23 Ağustos 2009 Pazar

The Soloist (2009)

Beauty is art; music is beauty...

Atonement ve Pride & Prejudice’den tanıdığımız üzere Joe Wright, yer yer tribünlere oynasa da Hollywood ortalamasının üzerinde filmler çekebilen bir yönetmen. Üçüncü uzun metrajlı filmi The Soloist’de de iyi bir iş çıkarmış. Filmimiz en azından vasatın üzerinde seyrediyor. Filmin oyuncu kadrosunda ise Jamie Foxx ve sevgili Iron Man’imiz Robert Downey Jr. Yer alıyor. Film diğer Wright filmlerinde olduğu gibi mükemmel değil ama kaliteli.

Son zamanlarda popülerlik kaybı yaşayan ve eski işleriyle aynı kalitede yazılar ve hikayeler yakalayamayan L.A. Times yazarı Steve Lopez (Robert Downey Jr.) sokakta tesadüfen karşılaştığı evsiz Nathaniel Ayers (Jamie Foxx)’ın ilginç hikayesini keşfeder ve kendi kariyerinin selameti için bulduğu bu hikayeyi köşesine aktarmaya karar verir. Bu karşılaşmadan sonra bu ikilinin arasında gelişen dostluk aynı zamanda Lopez’in daha önce içinde yer almadığı farklı bir dünyayı da görmesini sağlayacaktır.

Steve Lopez’in aynı adlı kitabından uyarlanan film, gerçek bir hikayeyi anlatması açısından izleyicinin gözünde daha ilgi çekici hale geliyor. Ancak ilk yarım saatiyle inceden hareketli geçeceğine dair izlenim uyandıran film Nathaniel’in hikayesinin anlatılışından sonra durgun bir hal alıyor. Hatta oldukça sade olarak nitelendirilebilecek finaliyle de başta edindiğimiz izlenimin aksi bir görüşle noktalıyoruz filmi. Ama bu biraz da bol hengameli hollywood film trafiğinden kurtarıyor akışı.

Film; doğuştan müziğe yetenekli, oldukça fazla sayıda enstrümanı çalmayı becerebilen, müzik hakkında neredeyse süper zeka denilebilecek bir algıya sahip ancak akıl sağlığı yerinde olmayan bir karakter ile ondan kariyerist amaçlarla faydalanmak isterken kendisini bir çeşit dostluk ilişkisi içerisinde bulan “duygusal çakal” abimiz arasında gelişen hikayeyi anlatarak kimi zaman Rain Man’a göz kırparken; kimi zaman da son dönemin ilgi çekici filmlerinden Reign Over Me’ye el sallıyor (benim kanaatimce arada bir de Good Will Hunting’e de “naber” diyor).

Velhasıl kaliteli, sıkılmadan izlenebilecek bir film olmuş. Çok büyük beklentilerle izlemezseniz oldukça keyif alırsınız.

7.5/10

http://www.imdb.com/title/tt0821642/

2 yorum:

  1. bu filmi bende epey merak ettim fakat abd de pek ilgi görmeyince acaba deyip zaman kaybı olup olmayacağını düşünmeye başladım.Yönetmen abimizin diğer iki filminide çok beğenmiştim holivud işi bir yapımda neler yapacak diye merak ettim.iyi bir referans olabileceğini düşünüyorum bu yazının.
    saygılar

    YanıtlaSil
  2. eğer Thomas McCarthy'nin The Visitor'unu izlediysen, bundan da benzer bir tat alacaksın diyebilirim. yorumun için teşekkürler.

    YanıtlaSil