8 Eylül 2009 Salı

Il y a Longtemps Que Je T'aime (2008)

Eylül ayının başındayız, yazın son demleri, sonbaharın kendini gösterdiği, gökyüzünün griye çaldığı karanlık saatler… Havada yağmur var, sonbaharın getirmiş olduğu ürperti ile birlikte anlamsız bir hüzün kaplıyor her yanımı… Herşey tamam gibi gözükse de, bir şeylerin eksik olduğu kanısına varıyorum aniden… Sonbaharın vazgeçilmezi; “ bol jötemli film”… evet evet eksik olan bu…

Türkiyede 03.07.2009 tarihinde gösterime girmiş, ancak Hollywood filmi olmadığından dolayı pek bir gişe başarısı gösterememiş olan Il Y Longtemps Que Je T'aime (Seni o kadar çok sevdim ki) Fransız akademisyen/yazar Philippe Claudel’in ilk yönetmenlik denemesi..

6 yaşındaki oğlunun katili olarak, hapishanede geçen 15 yılın ardından tahliye olan Juliette Fontaine (Kristin Scott Thomas) , kardeşi Léa'nın (Elsa Zylberstein) ailesi ile birlikte kalma teklifi üzerine Nancy’e, kardeşinin yanına yerleşir. İşlenen cinayetin doğası nedeniyle, Juliette’in varlığı ailesi tarafından gizlenmeye çalışılırken, Lea’nın da kardeşini ziyaret etmesi yasaklanmıştır. Yıllar sonra iki kardeşin tekrar bir araya gelmelerinin ardından Lea’nın ; kardeşi ve yaşanan cinayet hakkında içten içe merakı her geçen gün daha da artmaktadır. Buna karşın Juliette, ketum tutumunu her an sergilemektedir, ta ki kardeşi Lea yeğeninin ölümünü ardındaki sırları öğrenene kadar…

Lea’nın 117 dakika boyunca öğrendiği detaylarla, Juliette karşı tutumunuz sürekli değişkenlik gösteriyor. Juliette karakteri film boyunca kimi karelerde seviliyor olsa da, soğukkanlılıkla “Oğlumu öldürdüm.“ dediği sahnelerde ise sinirleri alt üst edebiliyor.

Eğer bu türden bir film yapıyorsanız, perdede sergileyebileceğiniz en iyi oyunculuğu sergilemek durumundasız. Bu sayede hikayenin inandırıcılığını artırıp, filmin temposunu da sürekli yüksek tutabilirsiniz. Yönetmen Philippe Claudel de Kristin Scott Thomas’ı başrole seçerek bunu gayet iyi gerçekleştirmiş.

Thomas’ın performansı sayesinde, film izleyicilerin hafızasında uzun süre yer alacağa benziyor. Yönetmen; “az sözle çok şeyi anlatabilmeniz gerekiyor” diyor, bir demecinde. İşte bu noktada Thomas sessiz ama doğal performansı, donuk bakışları ile tam da yönetmenin tabir ettiği bir oyunculuk sergiliyor. Juliette karakterinin yanısıra, Lea karakteri de oyunculuk bakımından çok etkili film içerisinde. Daha önce “Modigliani” filminde Jeanne karakteriyle dikkatleri çeken Elsa Zylberstein, güçlü karakteri perdeye çok iyi yansıtmayı biliyor.


Filmin derinlere işleyen noktalarına değinecek olursak, Kristin “seni anlıyorum” diyen patronuna, “ne anladın?” diyerek karşılık verdiği sahne, Lea’nın Juliette hakkında gerçekleri öğrendiği telefon görüşmesi esnasında, küçük kızın fısıltıyla okuduğu masalın hikayeyle örtüştüğü o muhteşem sahne izleyiciyi farklı boyutlara götürmeye yetiyor.

Tabi bu filmin de, artıları olduğu kadar eksileri mevcut. Yönetmenin, neredeyse film boyunca omuz planı ve yakın plan yüz çekimleri, kimi noktalarda "cuk " otursa da, çok sık kullanıldığından ötürü, istenen etkiyi bırakmıyor seyirci üzerinde. Tabi ki bu hata olarak değerlendirilebilecek yöntemi, yönetmenin ilk filmi olmasına bağlayabiliriz.

Bol kasvetli sonbahar günlerinde, sizler de birşeylerin eksik olduğu hissine kapılırsanız, yağmur sesleri eşliğinde bir ölçek Il y a Longtemps Que Je T'aime işinizi görecektir.

8 / 10

http://www.imdb.com/title/tt1068649/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder